20. yüzyılda İngiltere’de yürürlüğe giren Factory Acts kapsamında, fabrikada çalışan çocukların okula gitmesi zorunlu hâle getirilmiştir. Bu sayede hem çalışma saatleri sınırlanmış hem de eğitim almaları sağlanmıştır. Sanayi Devrimi’yle birlikte çocukların çalışma yaşı üç yaşa kadar düşmüşken; çocukların madenlerde, fabrikalarda çalışması, durumun vahametine dair bir şeyler yapılmasını zorunlu hâle getiriyordu. Çocuk işçiliğiyle ilgili yasal düzenlemeler ilk olarak İngiltere’de gerçekleşmiştir.
21. yüzyılda ABD’nin Ohio eyaletinde Bing Yasası (1921), çocuk işçiliğini azaltmak için çocukların en az 16 yaşına kadar okula gitmesini zorunlu kılmıştır. Bu da çalışmanın okuldan önce başlaması riskini düşürmüştür. Bu yasanın çıkmasında, kapitalizm dışında bir sistemin kuruluşu ve diğer ülkelerdeki işçilerin bu sistem yani sosyalizm arayışına girişmesi, kapitalizmin revizyona girmesini zorlamıştır.
Türkiye’de zorunlu eğitimin süresinin uzatılması çocuk işçiliğini azalttı
1997’de 5 yıldan 8 yıla çıkarılan zorunlu eğitim, 1999 ve 2006 yıllarında çocuk iş gücünde anlamlı bir düşüş sağlamıştır. Ancak 2012’de 12 yıla çıkması, ilk dönemde benzer bir etki yaratmamıştır. Yine de eğitim süresinin uzaması, özellikle kırsal kesimdeki kız çocuklarının ve erkek öğrencilerin liseye devamını teşvik ederek iş gücü piyasasına geri dönüşü geciktirmiştir.
Zorunlu eğitimin kısaltılması veya esnetilmesi riskleri artırır
MÜSİAD Başkanının zorunlu eğitimi hedef alan açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı’nın yaz döneminde değerlendirileceğini açıklaması üzerine sendikalar uyarıda bulundu. “Zorunlu eğitim süresinin kısaltılması, özellikle kız çocuklarında erken evlilik, çocuk işçiliği ve istismarı artırabilir.” denildi. Çocuk işçiliğinin 2 milyonu bulduğu bu dönemde zorunlu eğitimin tartışılması, çocuk işçiliğine teşvik dışında akla ikinci bir şeyi getirse de, ÇEDES projesi zaten ikinci akla geleni yerine getirmek için uygulamada.
MESEM projesi zaten çocuk işçiliğini artırırken; sermaye gruplarının, yetişkin işsizliğinin milyonları bulduğu bir dönemde zorunlu eğitimi hedef almasının amacının kalifiye ara eleman eksikliği değil; ucuz iş gücü ve yönetilebilir çocuk işçiliğinin fazlasını istediklerini göstermektedir. Çocukların teknik eğitimleriyle akademik eğitimlerinin birlikte düzenlenmesi, çocukların sömürünün konusu edilmeden meslek edinmelerini sağlayabilir. Ancak genel başkanın önerisi, üretim sürecine ucuz iş gücü takviyesi talebidir. Zorunlu eğitime sahip çıkmak, çocuk işçiliğiyle mücadelede önemli bir uğraktır ve mutlaka sahip çıkılmalıdır.
