Türkiye ekonomisi Emeklilerin maaşıyla, bayramlarda ne kadar ikramiye alacağı üzerinden tartılsa da maaşlıların durumunun vahameti ile ücretli çalışanların ortalama gelir seviyesinin asgari ücret ortalamasına yaklaştığı bir durumda sermaye sınıfının hala ucuz iş gücü arayışı devam ediyor.
Faizlerin yükselmesiyle birlikte işçilerin alım gücünün azalması enflasyon oranlarının TÜİK ile hissedilen enflasyon arasındaki farkı DİSK yaptığı araştırmada şöyle açıklıyor:
“2023 yılında hissedilen enflasyon, açıklanan (resmi) enflasyonun yaklaşık iki katı oldu. Ortalama hissedilen (algılanan) enflasyon 2023’teki ortalama açıklanan (resmi) enflasyonun 53 puan üzerinde hesaplandı. 2022 yılında hissedilen (algılanan) enflasyon ortalama 98,44 iken ortalama açıklanan (resmi) enflasyon yıllık ortalama yüzde 71,98 olarak gerçekleşti. Böylece resmi (açıklanan) enflasyon ile hissedilen (algılanan) enflasyon arasındaki fark 36,8 puan oldu. 2021 yılında ise ortalama hissedilen (algılanan) enflasyon yüzde 56,39, ortalama açıklanan (resmi) enflasyon yüzde 19,42 ve aradaki fark 34,91 puan oldu. 2021, 2022 ve 2023 yılları kapsamında hissedilen (algılanan) enflasyon ile açıklanan (resmi) enflasyon arasındaki puan farkının en yüksek olduğu yıl 2023 oldu. 2023 Aralık ayında açıklanan (resmi) enflasyon yüzde 64,8 iken tüketicilerin hissettiği (algıladığı) enflasyon yüzde 100,5 oldu. Böylece iki oran arasındaki puan farkı 35,8 olarak gerçekleşti. Öte yandan 2023 yılında iki oran arasındaki puan farkının en yüksek olduğu ay mayıs ayıdır.”
2023 yılı gerçek enflasyon ile resmi enflasyon arasındaki far iki katına çıkmış durumda. Seçimlerden sonraki sürecin hükümet açısından 4 yıllık bir seçim dönemi olmayacağı için işçi sınıfı için alım gücündeki daralmanın artarak devam etmesi büyük olasılık. Erdoğan’ın ücretlerin artışı ile değil enflasyonun düşürülmesiyle alım gücünün artırılacağı iddiası merkezi bütçeden öncelikli tarafın yine sermaye sınıfın faydalanacağı uluslarası sermayeye en büyük vaadin ucuz iş gücü olacağı yeni dönemin ekonomi politikasından bilinmezi barındırmıyor.
Sendikaların en iyi yaptığı şey son zamanlarda doğru verileri araştırıp paylaşmak. Türk iş açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırlarında asgari ücretin yapılan zamla birlikte hızla açlık seviyesine indiğini gösteriyor.
DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AYLIK GIDA HARCAMASI TUTARI (AÇLIK SINIRI) 16.257 TL
GIDA İLE BİRLİKTE DİĞER TÜM TEMEL HARCAMALARI İÇİN HANEYE GİRMESİ GEREKEN TOPLAM GELİR TUTARI (YOKSULLUK SINIRI) İSE 52.955 TL
BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 21.189 TL
Bu verilere göre dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için üç kişini asgari ücretle çalışıyor olması gerekiyor. Çocuğun bu koşullarda okula gidiyor oluşu aile için ekstra mali külfet olmasının yanı sıra haneye girecek bir ücrete duyulan zorunluluk bu yılda geçtiğimiz yılın bakiyesi olarak duruyor. Çocuk işçiliğine dair resmi veriler 2019 yılından kalma TÜİK’in açıkladığı 720 bin sayısı idi. Sonrasında herhangi bir veri açıklanmazken Meslek edindirme merkezleri MESEM ile bir gün okula dört gün işe giden çocukların sayısı bir buçuk milyonu geçmiş durumda. Meslek edindirmek için eğitimle çocukları ücretli işçi yapmak arasındaki farkı bu uygulanan proje gösteriyor. Devletin çocuk işçiliği ile mücadelesi ile Eğitimde yarattıkları bu projenin çelişkisi bir yana yoksulluk derinleşirken çocukların iş yerlerine mecbur kalışı merkezi ekonomik modelin tercihi nedeniyle çocuk işçiliğinin sonlandırılması bir tarafa artarak devam edeceği önümüzdeki süreçte görünen bir gerçeklik.