Geçen haftalarda bir eğitim emekçisinin, öğrencisi tarafından vurularak öldürüldüğü haberiyle çalkandı ülke. Ne yazık ki bu bir ilk değil son da olmayacak.
Şiddet eylemlerinin son zamanlarda haberlere çokça konu olmasını toplumsal yozlaşma etkisi olarak değerlendiriyor ve buna bağlı olarak toplumsal çöküşün daha net gözlemlenebileceğini düşünüyorum.
Bu haftaki yazımı öldürülen eğitim emekçisi İbrahim Oktugan ve tüm eğitimcilere adayarak başlayayım.
Toplum nasıl çöker?
Her soruda bir neden sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Toplumsal yozlaşma sonuç ise onu oluşturan birey ve buna bağlı olarak bireyin çürüme süreci nedendir. Bu nedenin iyi bilinmesi konuyu kavramamız açısından iyi olacaktır.
İnsan nasıl insan oldu ve buna bağlı olarak insanın bireye dönüşme süreci hangi aşamalardan geçerek bugünlere ulaştı? Belki de tüm soruların cevabı bu sorularda gizlidir. Bireyin oluşum sürecinin baş etmenlerinden olan toplum ve kültürün tarihsel serüveninden kısaca bahsetme taraftarıyım.
Tarihsel materyalizm, bireyin gelişiminde önemli bilgiler sunmaktadır. Hominoidea (İnsansı Maymun) ayakları üzerinde durabildiği yaklaşık 1.9 milyon yıl önce ellerini keşfetmiştir. Bu durum Hominoidea’nın ellerini boşa çıkararak, en usta hayvanlardan bile daha karmaşık işler yapabileceğinin farkına varmasını sağlamış ve diğer canlılarda olmayan tasarlama fikri ile onlardan ayrılmıştır.
El aletleri kullanan, ateşi bulan ve konuşmaya başlayan insan bu özellikleriyle diğer insanlarla ortaklaşmaya başlamıştır. İşte bu birliktelik toplum denilen mekanizmayı doğurmuştur. Toplum zaman içerisinde kendi anlamını ve önemini sistematik bir şekilde geliştirerek olgunlaşmış ekin yani kültüre gebe kalmıştır.
Ne muhteşem bir süreç öyle değil mi? Tüm mitolojilerde var olan ve semavi dinlere ilham kaynağı olan birbirinden doğma hikâyelerine benzemiyor mu? Gaia ve Uranos’tan Kronos’un, Osiris ve İsis’ten Horos’un yaratılışı gibi.
Khaos’tu hepsinden önce var olan,
sonra geniş göğüslü Gaia, Ana Toprak,
sürekli, sağlam tabanı bütün ölümsüzlerin,
onlar ki tepelerinde otururlar karlı Olympos’un
ve yol yol toprağin dibindeki karanlık Tartaros’ta…
Khaos’tan Erebos ve kara Gece doğdu,
Gecedense Esir ve Günışığı doğdu,
Erebos’la sevişip birleşmesinden.
Toplum ve kültür bireyin gelişmesinde önemli etken olmuşsa da toplumun kolektif yapısının yönetilmesi gündeme gelmiş ve egemenlik belirli bir etkiye sahip kişi veya kişilere bırakılmıştır. Sonraki dönemlerde birey toplumu belirleyen öge olmamış tam aksine egemen gücün boyunduruğunda bir yönetilene dönüşmüştür. Aralarındaki ilişki dünden bugüne; Şef ve kabile üyesi, köle ve özgür insan, patrisyen ve pleb, derebeyi ve serf, işçi ve burjuvazi şeklinde isimlendirilmiştir.
Bu durum iktidar anlayışının bireyi daha rahat yönetebilmek için bireyin toplumla olan ilişkisini bir köprüye benzetmesine kendini toplumun mihenk taşı gibi hissetmesine taşın yerinden çıkması durumunda birey gibi toplumun da darmadağın olabileceği fikrine onu inandırmıştır. Böylece birey topluma bağımlı hale gelmiş, itaatkâr yapıya bürünmüş, kendisine yabancılaşmıştır.
Yozlaşmaya başlayan bireyin toplum içinde iktidarı sıkıntıya sokacak tepkiler vermemesi için sınıf yapısından koparılmadan üst sınıflara geçişine izin verilmiştir. Bireye verilen bu hak üst sınıfı özendirici propaganda ile birleştirilmiş birey yozlaşmayı göze alarak tüm insanî değerlerini yani paylaşmayı, dayanışmayı, üretmeyi vb. bir kenara itmiştir. Günümüz insanlarına ne kadar benziyor değil mi?
Son iki yüz yıla kadar yukarıda bahsettiğim sınıfların tarihi bu yazının ana konusu değil ama XIX. dan bugüne bu konular çokça tartışılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Mutlaka başka bir yazıda bu konudan bahsedeceğim.
İktidar aygıtını elinde tutanlar kültür ve sanat gibi bireyi kolay etkileyebilecek unsurları bir silah gibi kullanır. İzlediğimiz diziler, sinema filmleri, reklamlar okuduğumuz kitaplar, gazeteler, dergiler bu sürecin müthiş araçlarıdır. Bireye sürekli zenginlik, iyi hayat koşulları, çarpık ilişkiler, fakirliğin yarattığı muhtaçlık, ezilmişlik pompalar ve sınıflar arası geçiş için baskı yaratır.
Baskıyla özendirilmiş birey, insanî doğasından uzaklaşarak hayvansal güdülerini açığa çıkartır. Saldırganlaşan birey kolay yoldan zenginliğe ve güce sahip olmak için fiziksel ve düşünsel şiddete yönelir. (Mafyatik ilişkiler, uyuşturucu, dolandırıcılık, başkalarının haklarını yiyerek yükselme vb.)
Bu da toplum içinde çatışmalara yol açar. Çatışan toplum içinde birey ya bu hızla yükselir ya da gücü elinde tutan elit kesime biat eder, hayatı boyunca boyun eğen bir asalak olur.
İşte tam da bu noktada çürüyen birey toplum içinde metastaz yaparak yayılmaya başlar ve böylece çürüme en büyük kitlelerden en küçük yapı taşı aileye kadar etkisini gösterir.
Kısacası, toplumsal çürümenin nedeni insanın doğasına aykırı bir sistemle yönetilmesidir. Yani sınıflı toplum yapısı insanın insan olmasını sağlayan değerlerini öldürerek onu karşıt bir evrimsel sürece sürüklemektedir. İnsanlık bu süreçte geriye doğru giderse karanlığın içinde yok olup gidecektir. Karşı gelir ve sınıfsız, sömürüsüz bir toplum için birleşirse en büyük aydınlanma çağını başlatmış olacaktır. İşte o zaman insanlık kozmosun tüm yıldızlarını keşfedecektir.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Hesiodos, Theogonia & İşler ve Günler, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2016 Syf 7
Kaleminize sağlık hocam
Görkem bey harika bir yazı olmuş, yüreğinize sağlık.
Görkem Bey yine harika bir yazı… Teşekkürler.
Gorkem bey kaleminize saglik
Güzel bir yazı olmuş, tebrik ediyorum…
Bakış açınızın derinliğine hayranız. Teşekkürler, emeğinize sağlık.
Şiddet konusuna alışık olmadığımız bir biçimde yaklaşmanız yazıyı derinleştirmiş.Kaleminize sağlık.
Kalemin kağıda bu kadar hükmetmesi normal mi? Tebrikler
Yine güzel bir yazı devamını dilerim
Yaşanan her bir sorunun kaynağına derinlikli bir inceleme ile anlatmış olmanız, çözüm olarak olarak da sorunun etrafında dönüp dolaşmaktansa kaynağını yok etme öneriniz oldukça etkileyici ve aydınlatıcı olmuş. Emeğinize sağlık, devamını merakla bekliyoruz.
Yine harika bir yazı kaleme almış ve harika tespitler ve mükemmel sentezlenen bir bakış açısıyla oldukça etkili ve aydınlatıcı bir paylaşım olmuş elinize yüreğinize kaleminize sağlık devam yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum
Çok güzel gerçekten. Emeğine yüreğine sağlık üstad.