Paris 2024 Yaz Olimpiyatları geçmiş olimpiyatlardan farklı şekilde bir açılış yaparak başladı ve bugün itibariyle sona erdi.
Marie Antoinette’in giyotin ile kesilmiş kesik başını gören İspanya Kralı’nın şaşkınlık içeren yüzü, 13 yaşındaki torununun LGBT uyarısıyla açılışa katılmayan ve papaya bunu şikâyet edeceğini söyleyen Recep Tayip Erdoğan’ın sözleri, Fransa seçimlerini kazanan Sol İttifak Yeni Halk Cephesi’nin giyotin hakkında çağ dışı açıklamaları olimpiyatlara damgasını vurdu.
Tüm bu tepkilere rağmen son sürat oyunlar başladı ve milyonlarca emekçiyi ekrana bağlamayı başardı. O zaman bu haftaki yazımızı eşitlik, özgürlük ve kardeşlik sloganlarıyla bir dönemi bitiren büyük Fransız İhtilali aydınlarına ve bugünün dünyasında birçok kazanıma imza atan işçi sınıfına yani siz değerli okurlarıma armağan ediyorum.
Böyle bir girişin ardından okuyucuda muhtemelen Fransız Devrimi veya sınıf savaşları üzerine bir yazı beklentisi olacaktır, doğal karşılıyorum. Ama bu hafta biraz umursamalarımızın yönü üzerine durmak istedim.
Geçenlerde sosyal medya platformlarının birinde bir video karşıma çıktı. Bir trende yolculuk eden insanlar, ellerinde telefonla etrafa gülücük saçmakta. Trenin camından görünen ise yıkılmış, ateş içerisinde yerleşim yerleri…
Gerçekten ironik bir videoydu ve paylaşmadan geçemedim. Bu paylaşımın benzerini şu an içinde var olduğumuz dünyada yaşıyoruz aslında. Hayat o kadar acımasız ve kapitalizm o kadar vahşi ki gerçekler tahrip olmuş ve her yer yanmakta. Açlık, işsizlik, yoksulluk o kadar hissedebilir düzeye çıktı ki kime dokunsak bin ah işitiyoruz.
Bir zamanlar telefon ile anlatılmaya çalışılan geçinme seviyesi ekmek alabiliyor musun o zaman aç değilsin geçinebiliyorsun gibi saçmalıkta üst seviyeye yükselmiş.
Askıdan ekmek alana, belediyelerden destek görene şükredilmesi emredilir olmuş, diğer ihtiyaçlar yani et almak, sinemaya gitmek ne bileyim çocuğuna eskimeden bir ayakkabı almak lüks olmuş.
Ama bunun yanında sanal bir gerçeklik var sanki. Film ve dizelerdeki hayatlar gibi yaşadığını sanan milyonlarca emekçiyle kaplı her yer. Herkes en güzel anlarını vitrine çıkarmakta, başkalarının yaşadığı acıyı duyarsızca görselleştirme, beğeni kazanma ve takipçi arttırma derdinde.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım durum bir ikilem aslında gerçek ile sanal arasında bir hayat artık bizimkisi. Uzun uzadıya yazmaya gerek yok ama şunu söylemek isterim ne yazık ki bu ikilem dünyasında yaşıyoruz ve bunu bilin isterim.
Bu arada Matrix filmindeki Morfeus da değilim size kırmızı ve mavi hap sunarak sanal bir gerçeklikle, gerçek bir dünya arasında seçim yapmanızı isteyeyim. Siz kendi koşullarınız değiştiğinde ve ancak bu değişikliğin sonucu perdeler kalktığında bu ikilemi fark edeceksiniz.
Şimdi okurlardan şöyle bir tepki gelebilir. Farkındayız tabii biz de yaşananların içindeyiz ve ona karşı söz söylemekteyiz diyeceksiniz.
Aynen söylemek önemli ama eyleme geçmenin daha da önemli olduğunu yazmak zorundayım. Karl Marx ve Friedrich Engels’in Alman İdeolojisi kitabında 11 tezden bahseder. Okumuş olan okurlarımız anımsayacaktır. Okumayanlar için mutlaka öneririm. Kısa ama sarsan bir eserdir. Tezin birinde şunu aktarır: “Filozoflar dünyayı yalnızca değişik biçimlerde yorumladılar, sorun onu değiştirmektedir.”*
Buradan çıkarılabilecek çok anlam vardır ama yazıyla bütünleştirdiğimizde şunu söyleyebilirim. Durumu görmek analiz etmek ve çıkarımda bulunmak tabii önemlidir. Ama daha önemli olan bu durumu ileri yönde değiştirmek olacaktır.
Hiçbir düzen gökten inmemiştir. İnsan yapımıdır ve sınıfa göre şekillenir. Hangi sınıf o dönemi yönetiyorsa diğer sınıf ya ona kulluk etmekte ya da yok olmaktadır.
Yukarıda bahsettiğim dünyanın tüm problemleri bir nedende toplanıyor: Kapitalizm. Yani sermaye yani size öbür dünya dışında bir şey bırakmayan azınlık.
Onlar daha iyi yaşasın diye doğmadık…
Alaycı Kralları giyotine yatırıp bizim olan Cumhuriyet’i kurduk.
Kurumsallaşmış inancın bağnazlığını yerle bir edip bizim olan laikliği benimsedik.
Kendine kul arayan Padişahları tahtından gönderip bizim olan eşitliği sağladık.
Savaşla beslenen Çarları kurşuna dizip bizim olan barışı daim ettik.
Bizim diyorum çünkü örgütlü bir halk ancak bir şeylerin sahibi olabilir. Şimdi sıra sermayenin bizden çaldığı emekte, o da bizim olduğu için alacağız.
Halkımıza feda olsun.
*K.Marx,F.Engels,Alman İdeolojisi(Feuerbach) Sol Yayınları-2008,syf:24.
_Başarı, doğru eylemlerin sonucudur.
_Evrimsel gerçeklik, ancak üreme ve hayatta kalma başarısına katkısı oranında önemlidir. Mantığımız, doğru olanı değil, uyum sağlayan kanıyı doğru bulmak üzere evrilmiştir. Hataların, geçmişte insanların hayatta kalma ve üreme başarısına sağladıkları faydalar do
layısıyla, günümüzde hâlâ var olan adaptif eğilimlerden kaynaklandığı”dır
Farkındalığı arttıran bir yazı , emeğinize sağlık .
Emeğinize sağlık, yine çok güzel, akıcı ve durumu açıklayıcı bir yazı olmuş.
Elinize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş yine.
Harika bir yazı olmuş üstat. Emeğinize sağlık
Yaşasın cumhuriyet. Emeğinize sağlık üstad