(Bu yazıda şu konular ele alınacaktır)
1- Alevi’nin sözcük ve terimsel anlamı.
2- Alevi sözcüğünün ortaya çıkış.
3- Alevi sözcüğünün 19. yüzyılda kullanılmaya başladığına dair iddialar.
Son yıllarda Türkiye’de yayınlanan araştırmalarda Alevi teriminin anlamı, kökeni ve ortaya çıkış süreci tartışma konusu olmuştur. Aslında son derece açık olan bu konunun bu kadar farklı şekillerde sunulması ülkemizdeki bilim düzeyi açısından üzüntü vericidir.
Arapça bir sözcük olan Alevi’nin Türkçeye tam çevirisi ‘Alici’dir. Bu konuda bazı örnekler verecek olursak:
Musa’dan Musevi,
İsa’dan İsevi,
Safi’den Safevi,
Hamza’dan Hamzevi.
Ali sözcüğünün son sesi i ünlüdür. Arapçada aidiyet eki olan (şapkalı) i de ünlüdür. İki ünlünün yanyana gelmesinden ötürü v sesi kaynaştırma olarak araya girmiştir. Yukarıda verdiğimiz örneklerde de aynı kural geçerlidir. Eğer sözcük ünsüz bir sesle bitse idi –Örneğin Muhammed- kaynaştırmaya gerek olmayacak Muhammedi şeklinde kullanılacaktı.
Durum bu kadar açıkken Alevi sözcüğünün Luvi’den türediği, baş tarafına a harfinin geldiği iddia edilmiştir. Ayrıca alev sözcüğünden geldiğine dair iddialar ortaya çıkmıştır. Aleviliğin yazılı ve sözü kaynaklarının tümünde Ali kutsal olarak yer aldığı halde bu iddiaların ortaya çıkması düşündürücüdür.
Sözcük anlamı Alici olan Alevi ne zaman ortaya çıktı ve hangi anlamda kullanıldı?
Alevi sözcüğü Ali taraftarı, Alici anlamında Ali (599-661) zamanında ortaya çıktı. İlk Alicilerin en ünlüleri Ebuzeri Gaffari, Amer bin Yaser, Salman Farisi ve Mikdad bin Esved’di.
Peygamberin ölümüyle birlikte ortaya çıkan emirlik mücadelelerinde Alevi-Bekri, Alevi-Ömeri, Alevi-Osmani karşıt anlamlı terimler kullanıldı. Bunların içinde en fazla kullanılanı ve uzun süre kalıcı olanı Osmani oldu. Alevi zaten her dönemde kullanılıyordu. Osman’ın emirliği zamanında çekişme had safhaya vardı ve Osman bir halk ayaklanmasıyla öldürüldü.
Alevi-Osmani terimleri o dönemi anlatan ilk tarihçilerin eserlerinde yaygınlıkla kullanılmıştır. Ali’yi tutanlara Alevi, Osman’ı tutanlara Osmani denmiştir. Bazı örnekler verecek olursak:
Ukayli, 934 yılında yazdığı Kitab-ı Duafai’l Kebir adlı kitabında Kufeli Ebu Miclez (doğumu 798) hakkında şöyle bir söz naklediyor:
“Öyle hadisleri vardır ki onu Alevi zannedersin, öyle hadisleri de vardır ki Osmani olduğunu düşünürsün” (Ukayli, Kitab-ı Duafai’l-Kebir, cilt: 4, s.372)
İbn Sa’d (ölümü 845) yazdığı kitapta defalarca Ali yanlısı anlamında Alevi sözcüğünü kullanmıştır. (İbn Sa’d, Tabakat, cilt: 6, sayfa 53; cilt 7, s.126, 261, 286)
İcli’nin (ölümü 842) ve Hatib’in (ölümü 1071) kitaplarında da Alevi sözcüğü aynı anlamda kullanılmıştır. (İcli, Sikat, cilt: 1, s.460, 479, 480; Hatib, Tarihu Bağdad, cilt:10, s.239)
Devam edecek…