Görkem Acun
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Köşe Yazıları
  4. NATO, BİR KATİLİN PORTRESİ

NATO, BİR KATİLİN PORTRESİ

featured

THTM’nin (Türkiye Halk Temsilciler Meclisi) 15 Eylül Pazar günü “NATO’ya ve Emperyalist Savaşa Karşı” başlatmış olduğu Kartal’dan İncirlik Üssü’ne yürüyüşü 28 Eylül Cumartesi günü tamamlandı. Tüm ülke genelinde ses getiren bu yürüyüşün her bir durağında bulundukları bölgelerin insanlarıyla buluşup NATO’nun nasıl bir yapılanma olduğunu ve dünya bir savaşa sürüklenirken ülkemizin hedef tahtasına dönüşmemesi için neler yapılması gerektiği anlatıldı.

Yürüyüşü başlatan başta THTM ‘ye ve katılımcılarına saygımı ve desteğimi sunarak yürüyüşten esinlendiğim NATO tarihimizden ve bu yazının yazıldığı 8 Ekim gününden bahsetmek istiyorum.
NATO tarihini bilmeyen yoktur, merak eden için birçok kitap ve yazı paylaşabilirim ama ülkemizin kanını bir sülük gibi emmeye başlamasının tarihi biraz farklı. Gelin Cumhuriyet’in ilk yıllarına bir gidelim.

Cumhuriyet, büyük bir Kurtuluş Savaşı verilerek kurulmuş, halk kulluktan özgür bireye dönüşmüş, emperyalist devletlerin silahlı kuvvetleri ülkeden kovulmuş olmasına rağmen ülke topraklarının işgalcilere iktisadi olarak tekrar teslim edilmesi pek uzun sürmemiş, İzmir İktisat Kongresi kararları ve sonrasında emperyalist ülkelerin mevcut düzeni ülkemizde kabul edilmiştir.

Sonrası malum… Ülke bir çıkmaza girmiş, Osmanlı borçları, 1929 Dünya Ekonomik Krizi, sanayileşmede büyük sancılar çeken ve rekabet etmede zorlanan Türkiye gelişkin kapitalist devletlerle boy ölçüşemeyeceğini anlamış, ortaya çıkan dünya savaşında belki bir şeyler kazanabilirim diye çift taraflı davransa da gelişkin olmayan ekonomisi onu tekrar emperyalist ülkelerin tuzağına çekmiştir.
Savaş sonrası ise toprak vermeden kazananlar tarafına giren Türkiye, bu sefer Soğuk Savaşın tam ortasında yer almıştır. Kapitalist devletlerin ön karakol olarak gördüğü ülkemize yaptığı ekonomik destekler ve bunu bekleyen iş birlikçi yöneticiler emperyalizmin ülkeye girişinin anahtarı olmuştur.

Ekonomik yardımın devamlılığı ve güçlü bir yapının kanatları altında olma arzusu, komünizm tehlikesi adı altında NATO’ya girmek için tüm yollara başvurulmuştur. NATO’ya hemen kabul edilmek biraz zordu. Emperyalizm için bir diyet gerekliydi, onu da Kore Savaşı’na gönderilmek üzere bu ülkenin evlatları ödeyecekti.

Askerlerimiz hiç bilmedikleri bir ülkeye hiç anlam veremedikleri bir savaşın tam ortasına bırakılmış, birçoğu geri gelememiştir. Nazım Hikmet bu diyeti şiirleştirmiş ve tüm dünyaya yaşananları ilan etmiştir.

“…Elleriniz itti beni ölüme,
vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan
ve ben al kan içinde ölürken
çığlığımı duymamanız için
kaçırdı bacaklarınız sizi arabanıza bindirip.
Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey,
ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
Diyetimi istiyorum Adnan Bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da.”

Ölen askerin kanı ile imzalanan NATO’ya giriş sözleşmesi ülke içinde tepkilere neden olsa da örneğin Barışseverler Cemiyeti üyeleri (Behice Boran, Adnan Cemgil vd.) derneğin tüzüğünde siyasetle ilgilenilmeyeceği belirtilmesine karşın, siyasal amaçla Türkiye’nin ABD ile dostluğunun bozmaya ve halkın hükümete olan güveninin sarsılmaya çalışıldığı neden gösterilerek tutuklanmıştır.

NATO hızlıca tüm silahlı gücünü ülkenin stratejik noktalarına yerleştirmiş, “barış gücü” olarak kendini Sovyetlere karşı konumlandırmıştır.

Ülke içinde bu kalıcı yerleşim, Sovyetlere göz dağı vermeye yönelik olsa da iç tarafta Süper NATO ismiyle örgütlenmeye devam ediyor, aydınlıktan yana, bağımsızlığı savunan, özgür bir ülke kurmak için mücadele eden devrimci gençler karşı bir cephe açma adına komando kampları kurmuş “sonra adı kontrgerilla olacak “ülkeyi iç savaşa doğru sürüklemeyi başarmıştır.
Ülke genelinde kaos, katliamlar baş göstermesi, binlerce insanımızın öldürülmesi yine kendi kurgularıyla 12 Eylül darbesine neden olmuş ve sonrası siyasi İslam’ın önünü açmıştır.
90’lı yıllarda faili meçhul cinayetler, 2000’li yıllarda siyasi krizler, darbe girişimleri, dış politika vb birçok konuda etkisi artarak sürmektedir.
İşte NATO’nun ülkemizdeki faaliyetleri ülkemizde yaşananların kısa bir özeti gibi karşımızda durmaktadır.


Bugün 8 Ekim, yukarıda aktarmaya çalıştığım NATO’ya girişimizin kısa tarihinin bir parçası olan Ankara Bahçelievler katliamının yaşandığı gün.
7 TİP (Türkiye İşçi Partisi) üyesi NATO’nun karanlık gücü olan kontrgerilla aracılığıyla vahşice öldürüldü. Anadolu’nun bağrından kopup gelen, bu ülkenin insanlarına belki de birçok alanda hizmet verebilecek yetkinlikte gencecik insanlar katledildiler.
Bilmek ve unutmamak lazım.


Yazının başında aktardığım gibi THTM, NATO’ya karşı bir yürüyüş organize etti. Ülkede bu kadar sorun varken neden NATO diyenlere cevap olarak bu kısa yazı ipuçları veriyor.

NATO bugün hem ülkemizin hem de dünyamızın en büyük sorunlarından biridir. Büyük bir savaşa doğru freni patlamış gibi giden dünyada emperyalist yapılanmalara karşı olmak ve bunun için mücadele etmek ülkemizin gelecek güzel günleri için en önemli ilk adım olacaktır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. NATO’nun kanlı tarihine her dönemden, her kuşaktan insanımızın şahit olmuştur. Yazıda da tarih açıkça görülüyor. Bugün de bizler şahit oluyoruz. İsrail’in Orta Doğu’da yaptığı katliamların içinde de bu eli kanlı örgüt NATO vardır. Birkez daha önem kazanıyor THTM’nin bu anlamlı yürüyüşü. Tarihte barbarlık zorbalık varsa, bunun karşısında duran ilerici yurtsever aydınlar da her zaman var olacaktır.

  2. 9 Ekim 2024, 13:29

    Bu coğrafyanın bataklığı diye bir cümle yapışmış güzel vatana alın YAZISINA
    Yine güzel bir yazı dizisi….

  3. 9 Ekim 2024, 14:10

    Emeğinize sağlık

  4. NATO açlık, yoksulluk savaş demektir. Kalemine sağlık

  5. 12 Ekim 2024, 07:33

    Sizin sayenizde geçmişimizi hatırlıyor ve bilgilerimizi tazeliyoruz. Savaşlarda katledilen insanlarımıza Allah rahmet eylesin. Emeğinize sağlık üstad