Görkem Acun

İSYAN EDİN

featured

“Gün tutuşur canım gece tutuşur
Zindanlarda tutsak canlar tutuşur
Gülüm toprak olur yele karışır
Yürür gelir canlar yollar tutuşur” (Grup Yorum/Sivas)

2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı. Katliam çünkü karanlık yapılar tarafından bir grup aydının kaldığı Madımak Oteli’nin tüm çıkışları kapatılmış bu durum içeride 33 kişinin yanarak can vermesine sebep olmuştur. İşte bu yüzden bir katliamdır ve bu katliam tarihte büyük bir utanç olarak kalacaktır.

Bu haftaki yazımı Sivas Madımak Oteli’nde can veren 33 aydınımıza ve aydınlanma ışığını yaymaya çalışırken malum ve faili meçhul cinayete kurban giden tüm güzel insanlara armağan ediyorum.

Her tarihsel dönem kendinden önceki dönemden ileri, sonraki dönemden geridir. Orta Çağ olarak bilinen feodalizm, köleci toplum çağından ileri unsurlar taşıyordu ama kapitalist dönemden de geriydi. Kapitalizm de aynı tarihsel döngüyle feodalizmden ileridir ama artık gericileşmiştir.

Bu geçişlerde ilerici sıçramaların, tarihte büyük mücadelelerin etkisi olduğu kadar insanın düşün dünyasında yaşamış olduğu evrimsel gelişmelerin de etkisi büyüktür. Aydınlanma işte bu ilerlemenin bir ürünü olarak XVII. yy da karşımıza çıkıyor.

Aydınlanma yani ışık insanlığı geriye doğru atmak isteyen bağnaz karanlık güçlere karşı insanın ayak direyişi. Bu kavram öyle kolay kolay literatüre girmedi. İnsanlık bu savaşta çok ağır yaralar aldı.

Karşısındaki güç kimdi? Tabii kurumsallaşmış din ve sermaye sınıfı. Yani Tanrı ile insan arasında bağı kurgulayan ve bu kurguyla insanları yönetmeye çalışan iktidar. Feodalizmde Kilise, Kapitalizmde sermayedar olarak bilinen çok küçük bir azınlık.
Önce yutturmaya çalıştılar insanlığa. Aydınlık ve karanlığın savaşında safımız aydınlıktan yana dediler. İyi ve kötüyü insanlığa entegre ettiler. İsimler verdiler. Şeytan ve Melek, Ahura Mazda ve Angra Mainyu, Ma’at ve Kaos, Marduk ve Tiamat, Yin ve Yang… Savaşın galibi her zaman iyilik dediler.

Sonra cennetten arsa sattılar, karşı geleni aforoz ettiler. Kurumsallaşmış yapılarını sorgulayanları diri diri yaktılar, derilerini soydular. Fakirliği kader, zenginliği bahşetmeye bağladılar. Sonsuz diğer dünyada fakirin zenginden önce cennete gireceğini söylediler bu nedenle fakirliğin kıymetini bilin dediler.

Ama sorgulayan insan ne papazın vaatlerini ne sermayedarın şükrettirmesini kabullendi ve insanlık kendi onuru için isyan etti.
Reform ve Rönesans dediğimiz ilerleyişler bu isyan ateşinin ilk kıvılcımın adıdır.
Bruno’dan Galilei’lere, Voltaire’den Kant’a, Hegel’den Karl Marx’a düşün insanlarının fikirleri aydınlanmanın teorik anlamda gelişmesini sağladı.

Fransız İhtilali, 1830 ve 1848 ayaklanmaları, Paris Komünü ve 1917 Ekim Devrimi aydınlanmanın pratik ayağını oluşturdu.

Artık karanlığın son dönemindeyiz. Kapitalizm kendi yarattığı krizlerden çıkamaz oldu ve gün geçtikçe bir kara delik gibi umudun ışığını yutmaktadır.
Savaşların, sömürünün, gericiliğin, ırkçılığın, adaletsizliğin, eşitsizliğin yani tüm karanlık unsurların bir araya geldiği bu düzen artık insanlığı yok etmeye ant içmiş hale gelen bir canavara dönüşmüş durumda çünkü kapitalizm kendinden önceki dönemler gibi yok olup gideceğinin farkında.

Ama ne yazık ki bugün, bu karanlıkla mücadele etmekten çoğu zaman vazgeçiyoruz. Bize sunulan pembe dünyada gölge oyunu izlemeye devam ediyoruz. İzlediklerimiz kadar biliyor ve ona inanıyoruz. Bu gölge mağarasından çıkmak karanlıktan kurtulmayı istemek neden bu kadar zor olsun ki?

Unutmamak lazım, aydınlanan toplumda, eşitlik ve adalet hakça yapılır, aydınlanan toplumda insanın insan tarafından sömürülmesi ortadan kalkar, aydınlanan toplumda çocuklar işçi olarak çalışamaz, tecavüze uğramaz, kadına şiddet biter, aydınlanan toplumda emekli nasıl geçineceğini düşünmez, çalışan işsiz kalır mıyım korkusu yaşamaz, Maraş’ta kıyım, Çorum’da vahşet Sivas’ta insanlar yakılmaz.

“Şiir bitti! Dindi rüzgârı tükenmez gücün
Ağıtlar yetim, türküler öksüz
Zalim yaradana pervasız, mazlum ölümüne çaresiz..
Şiir bitti! Soğudu tezcanlı yüreğin yanardağı
Ne dövüşün külhanı kaldı ne sevişmenin
Suskunluk kanıksandı, kabalık azgın
Ne Dadal’a sadık halk ne Karacaoğlan’a
Sokakta sabrın tiryakisi ruhsuz bir kalabalık..

Tek umut ki – yaşam bitti demeye varmıyor dilim –
O da çocukların sesleri..

İsyan edin!

İsyan edin!

İsyan edin!”

* (Nihat Behram/ Ayaklanma Çağrısı)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

9 Yorum

  1. Kalemine sağlık, çok güzel çok beğendim

  2. Yeni yazınız gerçekten çok anlamlı.Böyle güncel konularla ilgili görüşlerinizi farklı bakış açınızdan okumak ufkumu genişletiyor.Devamını dilerim.

  3. 14 Temmuz 2024, 22:58

    Bu çağrı, gelecek güzel günlere özlemimizdir. Umarım sizin gibi aydınlık bireyler çoğalır da kazanırız.

  4. 15 Temmuz 2024, 08:12

    Görkem hocam yine harika bir yazı olmuş. Tebrikler

  5. 15 Temmuz 2024, 08:14

    Güç verilince deyil eşit dağıtıldın da anlam kazanır .yine güzel Bi yazısı fikirlerinize Sağlık

  6. Aydın bir Türkiye mutlaka kurulacak. Yazınızda belirtmiş olduğunuz gibi kapitalizmin yok olması yakın ve tarih bizleri göreve çağırıyor. Sizin gibi aydın kalemlerin sayısının artması dileğiyle. Emeğinize sağlık.

  7. Kaleminize sağlık

  8. 16 Temmuz 2024, 17:37

    Görkem bey tebrik ederim. Yine harika, kaleminize sağlık

  9. Öncelikle gündemi yakından takip ederek yazmış olduğunuz yazılar ve paylaşımlarınız için şahsım adına çok teşekkür ediyorum. Biraz gecikmeli de olsa okuyabilme fırsatı buldum.Yine dolu dolu, aydınlatıcı ve güzel bir yazıyı paylaşmışsınız bizlerle. Yazınızda bahsettiğiniz “Savaşların, sömürünün, gericiliğin, ırkçılığın, adaletsizliğin, eşitsizliğin yani tüm karanlık unsurların bir araya geldiği bu ve benzer düzenlerin” yaşamınızdan çıkması ve gerçek anlamda aydın, çağdaş, toplumsal olarak herkesin eşit hak ve özgürlükleri elde edeceği, tabiki farklı düşüncelere sahip olan kişilerin olacağı ancak bu fikirlere saygılı hoşgörülü kıyan katleden bağnaz bir yapıdan sıyrılıp farklılıkları kabul edip hatta bunu toplumsal anlamda faydaya çevirerek ileri ve her zaman gelişen aydınlanmış bir toplum olarak yaşatabilmek ümidi ile kaleminize sağlık teşekkürler…