Yine bir 1 Mayıs’a yaklaşıyoruz.
Ve her yıl olduğu gibi, bu yıl da ellerimiz nasırlı, yüreğimiz umut dolu yürüyoruz meydanlara.
Türkiye’nin dört bir yanında, emeğin sesi yeniden yükselecek. Çünkü bugün, emeğin kıymeti her zamankinden daha fazla yok sayılıyor. Çünkü bugün, yoksulluk artık sadece bir ekonomik sorun değil; bir yaşam biçimi dayatması haline getirildi.
Ve bizler, buna razı gelmeyeceğimizi bir kez daha ilan etmek için yürüyoruz.
Emekçilerin alın teriyle yoğrulmuş bu topraklarda, her geçen gün daha fazla insan açlık sınırında yaşamaya mahkûm ediliyor. Gençler umutlarını bavullara, yaşlılar onurlarını yarına bırakıyor.
Siyasi iktidar ise görmüyor, duymuyor, hissetmiyor.
Oysa biz burada, emeğin safında duranlar, her gün daha fazla hissediyoruz yaşananları. Eriyen maaşlarımızda, artan faturalarımızda, kaygılı uykularımızda biriktiriyoruz itirazımızı.
Ve sadece ekonomik yıkım da değil yaşadığımız.
Seçilmişler, sendikacılar, gazeteciler, öğrenciler… Herkes baskı altında.
Demokrasinin her bir köşesi törpüleniyor, hukukun üstünlüğü ağır ağır çökertiliyor.
İşte bu yüzden bu 1 Mayıs başka.
Sadece geçim derdiyle değil, adalet arzusuyla da çıkıyoruz yola.
Yalnızca daha iyi ücretler için değil, özgür bir gelecek için de meydanlara akıyoruz.
Kadıköy’de, Tandoğan’da, Türkiye’nin her meydanında buluşacağız.
Her birimizin öyküsü farklı olsa da, kalbimiz aynı ritimle atacak:
Ekmek için, özgürlük için, eşitlik için…
Biliyoruz, kolay olmayacak.
Ama biliyoruz ki, hak aramak bir cesaret işidir.
Ve biz, o cesareti her sabah güneşle beraber içimize çekiyoruz.
Bu yüzden 1 Mayıs’a giderken, sadece taleplerimizi değil, geleceğe olan inancımızı da taşıyoruz yanımızda.
Çünkü biz kazanacağız.
Çünkü hayatı üretenler, hayatı değiştirme gücüne de sahiptir.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın Emeğin ve Adaletin Mücadelesi!

1 Mayıs’ta bu düzeni değiştirecek işçi sınıfının örgütlü gücünü görmek dileğiyle. Kalemine sağlık ✊