Norveç’e bağlı Svalbard takımadalarında yer alan ve Kuzey Kutbu’na yakınlığıyla bilinen Longyearbyen kenti, dünya üzerindeki en ilginç yasal düzenlemelerden birine sahiptir. Bu küçük Arktik yerleşim yerinde, 70 yılı aşkın süredir resmi olarak ölmek ve gömülmek yasaktır. Bu tuhaf yasak, kulağa bir bilim kurgu filmi senaryosu gibi gelse de, arkasında bölgenin eşsiz ve zorlu doğa koşullarından kaynaklanan ciddi ve bilimsel bir neden yatıyor.
BU ŞEHİRDE ÖLMEK NEDEN YASAK?
Longyearbyen’de 1950’li yıllardan bu yana uygulanan bu ölüm yasağının temelinde, bölgenin permafrost (daimi donmuş toprak) yapısıdır. Arktik bölgede toprağın yıl boyunca çözülmemesi, buraya gömülen cesetlerin doğal olarak çürümesini engelliyor.
1950’lerde bilim insanları, şehir mezarlığında bulunan bazı cesetlerin neredeyse hiç bozulmadığını ve bunun sonucunda toprağın altında gömülü kalan cansız bedenlerin, hastalık yayan virüs ve bakterileri koruyabileceğini keşfetti. Bu durum, özellikle 1918 İspanyol gribi salgınında ölen bazı kişilerin mezarlarının incelenmesiyle somut bir hal aldı. Cesetlerin donmuş halde kalması nedeniyle, o dönemki ölümcül virüslerin bile potansiyel olarak canlılığını koruyabileceği endişesi herkesi korkuttu.
ŞEHİRDE KİMSE ÖLMÜYOR MU?
Yasayı duyan Herkes şaşırırken bu şehirde kimse ölmüyor mu? sorusunu da sormadan edemiyor. Şehirdeki hayati risk göz önüne alındığında yönetim ölümleri ve defin işlemlerine yasaklama kararı aldı. Bununla birlikte Longyearbyen’de ciddi şekilde hastalanan veya vefat etmek üzere olan kişiler, son günlerini geçirmek ya da defin işlemlerinin yapılması için acilen gemi veya uçakla Norveç anakarasına götürülüyor. Şehirde yaşayanlar, ne kadar yerleşik olurlarsa olsunlar, kendi mezarlıklarında dinlenme hakkına sahip değiller. İlginç yasa, Longyearbyen’i sadece coğrafi olarak değil, aynı zamanda hukuki ve kültürel açıdan da dünyanın en eşsiz yerleşim yerlerinden biri yapıyor.
