Teknoloji dünyası bu hafta, Elon Musk’ın kurduğu yapay zeka destekli yeni ansiklopedi Grokipedia’nın lansmanını konuşuyor. Bu, sadece bir teknoloji rekabeti değil; bilgiyi, tarihi ve hatta gerçekliği kimin yazacağı üzerine kurulu, devasa bir ideolojik savaş.
2001’den beri gönüllülerin yazdığı Wikipedia, uzun süredir kitle kaynaklı bilginin kalesiydi. Ancak son yıllarda sağ kanat muhafazakar bazı figürler ve Musk’ın kendisi, Wikipedia’yı suç ve iklim değişikliği gibi kritik konularda ‘ideolojik olarak sola eğilimli’ ve ‘tamamen kontrol altında’ olmakla eleştiriyordu.
Musk bu eleştirileri zirveye taşıyarak, yapay zeka şirketi xAI’ye ait olan Grok chatbot’unun büyük dil modelini kullanarak Grokipedia’yı kurduğunu duyurdu. Musk’a göre bu, “Wikipedia’ya göre çok büyük bir gelişme” ve xAI’nin “Evreni anlama hedefine doğru atılmış gerekli bir adım” olacak.
BİLGİNİN İDEOLOJİK SAVAŞI: GROKİPEDİA VE WİKİPEDİA
Grokipedia’nın v0.1 sürümü, Wikipedia’nın 8 milyondan fazla makalesine karşılık 885.000 maddeyle yayına başladı. Ancak nicelikten çok, nitelik ve bakış açısındaki çarpıcı farklılıklar hemen dikkat çekti. Elon Musk’ın yapay zeka girişimi xAI tarafından kurulan Grokipedia, lansmanından itibaren bilgiyi sunuş biçimiyle büyük tartışma yarattı ve kendisini, kitle kaynaklı ansiklopedi Wikipedia’nın tam karşısına konumlandırdı. İki platform arasındaki en çarpıcı farklılıklar, kritik siyasi ve toplumsal konularda ortaya çıkıyor.
Elon Musk’ın Portresi: Wikipedia Musk’ı tanımlarken, onu “küresel aşırı sağcı figürlerin destekçisi” olarak nitelendiriyor ve COVID-19 yanlış bilgisi yayması, nefret söylemindeki artış ve tartışmalı açıklamaları nedeniyle eleştirildiğini vurguluyor. Grokipedia ise bu eleştirileri büyük ölçüde küçümsüyor veya görmezden geliyor. Kendi yaratıcısını “yenilikçi bir vizyonerle saygısız bir kışkırtıcıyı harmanlayan” bir figür olarak sunuyor. Grokipedia, Musk’ın X’teki etkileşimlerinin onun erişilebilirlik ve kültürel akıcılık imajını beslediğini savunuyor.
Tarihi konularda da Grokipedia’nın tutumu, muhafazakar bakış açısını merkeze alıyor. Örneğin, ABD’de kölelik tarihi ele alınırken: Wikipedia köleliğin ulusun siyasi ve kültürel gelişiminin “merkezi motoru” olarak çerçevelenmesine yönelik eleştirilere odaklanıyor. Grokipedia ise, kölelik için yapılan ve bilimsel çevrelerce çürütülen “Zorunlu Kötülükten Olumlu İyiliğe Geçiş” gibi ideolojik gerekçeleri özetleyen bölümlere yer veriyor.
Sadece bu iki örnek bile Grokipedia’nın amacının sadece Wikipedia’ya bir YZ alternatifi olmak değil, aynı zamanda belirli ideolojik ve politik anlatıları güçlendirmek üzere eğitilmiş bir bilgi kaynağı olarak hareket etmek olduğunu açıkça gösteriyor.
YAPAY ZEKA PROPAGANDAYI NASIL ÜRETİYOR?
Eleştirmenler, Grokipedia’nın ideolojik olarak sağa eğilimli olduğunu savunuyor ve bunun nedenini, Musk’ın geçmişte aşırı sağcı söylemleri öne çıkarmak için Grok’u kullanmış olmasına bağlıyor. Grokipedia’nın erteleme nedeni de bu sorunun ne kadar köklü olduğunu gösterdi. Musk, başlangıçta planlanan lansmanı erteleyerek, “Propagandayı temizlemek için daha fazla çalışmamız gerekiyor” demişti. Ancak yayınlandığında bile, içerik temizliği yapılmak yerine farklı bir ideolojik bakış açısının merkeze alındığı rahatça görülüyor.
Asıl sorun, yapay zekanın doğasında yatıyor: Grokipedia, X’teki sosyal medya gönderileri ve lisansı ücretsiz olan Wikipedia bilgileriyle eğitilen büyük dil modelini kullanıyor. Eğer eğitim verisi yanlı ve politik amaçlı yönlendirilirse, YZ, bilgiyi sadece tekrarlamak yerine mevcut önyargıları pekiştirerek yeniden yazıyor.
GÜVENE DAİR KRİTİK SORU
Wikimedia Vakfı ise bu tartışmaya net bir yanıt veriyor: “Vikipedi’de önyargı yoktur, nasıl çalıştığını anlayanlar için.” Onlara göre, sürekli değişen, gönüllüler tarafından düzenlenen ve temel kaynaklara dayanan bu sistem, şeffaflığıyla kendini koruyor.
Ancak Grokipedia, YZ çağında bilginin geleceğine dair en büyük soruyu sormamızı gerektiriyor: Güvenilir bir bilgi kaynağı, gönüllülerin sürekli tartıştığı ve denetlediği insan emeği mi olmalı, yoksa bir milyarderin siyasi amaçları doğrultusunda eğittiği, hatalı atıflar yapabilen, ideolojik olarak hizalanmış bir yapay zeka sistemi mi?
Bu savaşın sonucu, sadece hangi ansiklopediyi okuyacağımızı değil, aynı zamanda çocuklarımıza hangi gerçeği öğreteceğimizi de belirleyecek.
***
MELİSSA: BİR KASIRGANIN ANATOMİSİ
Geçen hafta Jamaika’ya yaklaşırken Kategori 5’e tırmanan Melissa, meteorologların “güzel ama korkutucu” dediği o nadir tablolardan birini çizdi. Amerika Birleşik Devletleri’nin Miami merkezli Ulusal Kasırga Merkezi (NHC), öğle saatlerinde sürekli rüzgarı 185 mil/saat, yani yaklaşık 295–300 km/s olarak, asgari merkezi basıncı da 892 mb olarak geçti. Bu rakamlar, ‘tarihi’ listelerin en üst basamaklarından biri.
NHC; tropikal fırtına ve kasırgalar için resmi tek otorite. Atlantik ve Doğu Pasifik’te oluşan sistemlerin konumunu, hızını, tehlike uyarılarını ve tahminlerini saat saat yayımlıyor; kıyı yönetiminden havacılığa kadar herkes de NHC’nin bültenlerini takip ediyor. Melissa için gördüğünüz sayılar, işte bu kurumun uçak gözlemleri ve uydu verileriyle oluşturduğu operasyonel analizlerden geliyor.
Peki Melissa neden bu kadar hızla güçlendi? Yanıtın büyük kısmı, okyanusun ‘altın yakıtı’nda gizli. Rekor sıcak sular ve yüksek okyanus ısı içeriği. Son yıllarda Atlantik’in geniş alanları normalin üzerinde ısındı; bu sadece deniz yüzeyini değil, derine kadar enerji deposunu büyüttü. Böyle durumlarda bir fırtına duraksasa bile alttan soğuk su çekip zayıflamak yerine, sıcak katmanlarda gezinerek beslenmeye devam edebiliyor. Bilim insanlarının son analizleri, insan kaynaklı okyanus ısınmasının yakın yıllardaki Atlantik kasırgalarının en yüksek rüzgar hızlarını anlamlı ölçüde artırdığını gösteriyor. 2019–2023 döneminde “zirve rüzgarlar”ın ortalamada onlarca km/s daha yüksek olduğu hesaplandı; 2024 sezonundaki tüm Atlantik kasırgalarında da bu etki saptandı. Kısacası, yakıt deposu büyüdükçe hızlı şiddetlenme penceresi de büyüyor.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BU İŞİN NERESİNDE?
IPCC’nin (Birleşmiş Milletler’in iklim jürisi) son raporu çok net: “Sıcak bir atmosfer daha fazla su buharı tutar, bu da tropikal siklonların yağış yoğunluğunu artırır; ayrıca küresel ölçekte en şiddetli tropikal siklonların payının artması beklenir. Gözlenen son on yıllardaki eğilimler ve yağış rekorları da bu tabloyla uyumlu. Melissa gibi fırtınalar teker teker ‘iklim değişikliği yüzünden oldu’ denemez, ama oynanan oyunun kuralları (deniz ısısı, nem, potansiyel yoğunluk) bariz biçimde değişti.”
Rakamları yerine oturtalım. Melissa Jamaika’ya yaklaşırken NHC’nin verdiği 185 mph’lik yaklaşık 300 km/s) sürekli rüzgar, ‘Kategori 5’in tepesi; 892 mb basınç ise tarihin en alçak kara yakınlığı vakalarından biriyle at başı koşacak düzeyde. Bu kadar derin basınç çukuru, sadece şiddeti değil, dalga/şişme ve kıyı taşkını riskini de büyütüyor. “Göz duvarı değişim döngüsü” denilen doğal fren mekanizması bazen devreye girip fırtınayı kısa süreli zayıflatıyor ama bu kez, uçuş ve radar verilerinde o klasik döngünün net işaretleri görülmediği anlar oldu.
Bu kadar hızlı şiddetlenme her zaman olmuş mudur? Tropikal fırtınaların kısa sürede patlayarak üst kategorilere sıçraması yeni değil, ama son yıllarda bu pencerelerin daha sık ve daha geniş açıldığına dair hem mekanistik gerekçe hem de istatistiksel bulgular var. Sıcak okyanus, yüksek nem, düşük dikey rüzgar kesmesi… Hepsi bir araya geldiğinde fren mesafesi kısalıyor. 2025’e gelindiğinde, Atlantik ve küresel okyanusların rekor ısınması bu ‘yakıt’ meselesini maalesef norm haline getirdi.
NHC’nin yaptığı uyarıların altını kalınca çizmek gerek: Kategori etiketi tek başına her şeyi anlatmaz. Yağış şiddeti, sel ve heyelan riski, fırtına dalgası ve uzun süreli elektrik kesintileri, rüzgardan daha çok can ve mal kaybına yol açabiliyor.
Bir adım geriye çekilip büyük resmi okuyalım: 1) Okyanuslarda antropojenik ısınma artıyor. 2) Bu ısınma kasırgaların fiziksel ‘üst sınırını’ yukarı itiyor. 3) En şiddetli olayların payı ve yağış yoğunluğu artıyor. 4) Kıyıdaki insan ve altyapı yoğunluğu riskin çarpanını büyütüyor. Sonuç, daha masraflı ve daha tehlikeli sezonlar. Bu, melankolik bir kader değil; risk azaltımı, uyum ve akıllı iklim politikasıyla etkisi düşürülebilir.
Özetle: Melissa bir anomali değil, yeni normalin çarpıcı bir örneği. NHC’nin verileri rüzgar ve basınçta tarihi değerlere işaret ederken, literatür okyanus ısınmasının bu tür maksimumları kolaylaştırdığını söylüyor. Fırtınayı durduramayız, ama can ve hasarı azaltacak kararları bilimle alabiliriz. Okyanusu ne kadar ısıtırsak, ‘hızlı şiddetlenme’ denilen o dikenli patikaya o kadar sık gireceğiz.
