1. Haberler
  2. Medya ve Yaşam
  3. Aşkın Evrensel Doğası ve Kültürel Etkileri Üzerine Analiz

Aşkın Evrensel Doğası ve Kültürel Etkileri Üzerine Analiz

Dr. Mert Sinan Bingöl, aşkın kültürel ve psikolojik etkenlerden etkilendiğini belirtiyor. Aşığın, hayal gücü ve idealize edilmiş imgelerle ilişki kurma süreci olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, aşk ve sevgi arasındaki farkı açıklayarak, çekim faktörlerini ve aşkın tetikleyicilerini de vurguluyor.

featured

Günümüz dünyasında aşkın evrensel bir olgu olduğu kabul edilmekle birlikte, çok sayıda bilimsel araştırma bu yoğun duygunun kültürel bağlamsal koşullardan etkilendiğine işaret ediliyor.

Psikiyatri uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, aşk sürecinin, neredeyse bütün psikiyatrik hastalıklarda görülen belirtiler ve bulguları kendi bünyesinde barındıran coşkun bir duruma benzediğini ifade ediyor.

Dr. Mert Sinan Bingöl, duyguların hissedilebilmesi için yalnızca bilişsel etkenlerin yeterli olmadığını, aynı zamanda o duyguya özgü nörokimyasal ve otonomik sinir sistemi tepkilerinin de olması gerektiğini sözlerine ekliyor.

AŞK NEDİR, NASIL TANIMLANIR?

Haber Global’den Sibel Gülersöyler’in haberine göre, Dr. Mert Sinan Bingöl, aşkı şöyle tanımlıyor:

“Her iki tarafın da daha iyi ilişkiler yaratabilecek olan hayal gücüyle olumlu yanılsamalara kapıldığı ve diğer kişiye kendisinin idealize ettiği önyargılı bir imgeye, ayrılmaz biçimde bağlandığı yoğun bir süreç.”

Tutkulu aşkın bireyin kendi ruhsal ve fizyolojik gereksinimleriyle ilişkili olduğunu belirten uzman, aşkın ilişkiyi başlatıcı bir rol üstlendiğini vurguluyor.

AŞK VE SEVGİ FARKI NEDİR?

Aşk ve sevgi arasındaki temel ayrımı açıklayan Dr. Mert Sinan Bingöl, şu değerlendirmede bulundu:

“Aşk, kısmi kontrolümüzdedir. Daha geçicidir. Sevgi ise karşı tarafı tanımakla, bilmekle daha çok ilişkilidir.

Nesnesi bellidir. İlişkiyi sürdürücüdür. Özenle beslenip büyütülen bir şeydir.

Sürece bağlı olarak daha kalıcı olabilir. Güvenle ilişkilidir.”

Aşık olma sürecinin genetik, hormonlar, çevresel ve psikolojik deneyimlerin birleşimiyle oluştuğunu da dile getirdi.

İNSAN İLİŞKİLERİNDE BAĞ KURMANIN ÖNEMİ

İlişki kavramının, insan hayatının en kıymetli unsurlarından biri olduğunu vurgulayan Dr. Mert Sinan Bingöl, bağ kurmanın gerekliliğine ve beynin birbirini ‘tamamlayıcı’ nitelikte olan ‘iki yarımküreden’ oluşmasına dikkat çekti.

Nöronların birbirleriyle ne kadar sıklıkta iletişim kurarsa aradaki bağlantıların da o denli güçleneceğini belirten Dr. Mert Sinan Bingöl, bu nöronal bağlantıların genetik, mizaç ve çevresel etkileşimler sonucunda geliştiğini veya gerilediğini ifade etti.

Uzman, doğada ne bir nöronun ne de bir insanın izole bir hâlde var olamayacağını, karşılıklı uyarıcı etkileşimler olmazsa nöronların ve insanların ‘kuruyup öleceğini’ dile getirdi.

ÇEKİM VE YAKINLIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?

Dr. Mert Sinan Bingöl, çekim faktörlerinde fiziksel cazibenin kısa süreli ilişkilerde ve tanışma aşamasında daha önemli olduğunu kaydetti.

Coğrafi yakınlık da çekim açısından belirleyici bir etken olarak öne çıkıyor; özellikle ergenlik ve sonrasında aynı çevrede (mahallede, okulda, iş yerinde) bulunmanın ilgi duyma ve yakınlaşma olasılığını artırdığını belirtiyor.

Kültürel ve sosyal normların benzer olana çekimi sağlarken, evrimsel, biyolojik ve bilinçdışı normların ise zıt olana yönelttiğini ifade etti.

Uzun yıllar geçiren eşlerin birbirine benzeştiğine dikkat çeken Dr. Mert Sinan Bingöl, farklılıklara rağmen mutlu olabilen çiftlerde en önemli etkenin uyumluluk ve tamamlayıcılık olduğunu vurguladı.

AŞKI TETİKLEYEN EN ÖNEMLİ UNSURLAR

Stres faktörlerinin, aşk süreçlerini en çok tetikleyen unsurlar olduğunu belirten Dr. Mert Sinan Bingöl, özellikle tutkulu aşka dönüşümde bir engel varlığının çekimi artırdığını dile getirdi.

Kişinin stres anında uyarılmış olmasının, o duygunun varlığını daha çok hissetmesine yol açtığını ifade eden uzman, “Kişi kurtarıcı bekliyor, bu durum aşkı tetikliyor” şeklinde konuştu.

Aşkın karşılığında aşkı istediğini ve karşılıklılık unsurunun aşkı beslediğini, bu bulunduğunda güçlü bağlanmalar yaşandığını belirtti.

Ayrıca, “Hayata aynı açıdan değil, aynı acıdan bakanlar birbirlerine daha çok çekim hissederler. Aynı noktadan yaralananlar birbirlerine daha hızlı çekim hissederler” diyerek sözlerini tamamladı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir