Futbol camiasında ve kamuoyunda sıklıkla gündeme gelen futbol ahlak ve adalet sorgulamaları, son yıllarda video yardımcı hakem (VAR) teknolojisi ile birlikte zirveye tırmandı.
Evrensel’den Onur Özgen’in yazısına göre, futbolu ahlaki bir laboratuvar olarak değerlendirmek, yapısal bir hata.
Oyun, içinde yer aldığı dünyanın güç dinamikleriyle paralel işler; kurallar mevcut olsa da, çıkarların gücü çoğu zaman ağır basar.
Bu bağlamda, sahada gözlemlenen pek çok durum, dışarıdaki hayatın yalnızca sade bir yansımasıdır, hatta kimi zaman büyütülmüş bir kopyası.
Bu nedenle, adalet beklentisini merkeze koymak, oyunu baştan yanlış okumak anlamına gelir.
TARAFTAR KİMLİĞİ VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Adil futbol talebi soylu bir yaklaşım gibi dursa da, tribün kimliğinden kaynaklanan baskın psikoloji gibi yapısal gerçeklerle çatışır.
Taraftarlık kültürü, dünyayı otomatik olarak iki renge indirger ve grup aidiyeti, adalet arayışını anında eğip bükebilir.
Taraftarların zihnindeki hazır önyargılar, aynı pozisyonu kendi takımları lehine yorumlamayı doğal bir refleks haline getirir.
Kimin haklı olduğu yönündeki kanaatler, genellikle pozisyonun kendisinden ziyade, tabeladaki skorun gölgesinde şekillenir.
Bu refleks, oynanan her maçta kendini yeniden üretir ve adalet ölçütünü kaydırır.
En çok taraftarı olan takım Fenerbahçe mi, Galatasaray mı? İşte güncel taraftar haritası…
DİLİN DÖNÜŞTÜRÜCÜ GÜCÜ VE ALGILARIN DEĞİŞİMİ
Saha içindeki bazı etik dışı davranışlar, dilin kullanımı aracılığıyla normalleştirilir.
Örneğin, maç esnasında zaman geçirmek ‘tecrübe’ olarak adlandırılırken, hakemi aldatmaya yönelik hareketler ‘kurnazlık’ diye nitelendirilebilir.
Bu tür sözcükler, yapılan davranışın niteliğini değiştirmese de, kamuoyu algısını dönüştürür.
Böylece, yapılması gereken ile yapılabilir olan arasındaki etik sınır sessizce kaybolur.
Kural dışına çıkmanın yarattığı utanç duygusu azalır ve eylem, bir başarı hikayesi içine gizlenir.
Dürüstlük ‘safdillik’ diye bir kenara itilirken, kurnazlık ‘oyunun gerçeği’ adı altında merkezi bir değere dönüşür.
PARASAL TEŞVİK SİSTEMİNİN ROLÜ
Futbol, günümüzde devasa bir endüstriye dönüşmüş durumdadır ve kazanılan her bir puanın ciddi bir finansal karşılığı var.
Teknik direktörlerin koltuğu haftalık form grafiğine, oyuncu sözleşmeleri ise gol ve asist sayılarına endekslendi.
Böylesine yüksek riskli ve maddi getirisi olan bir ortamda, ‘en doğru’ eylem genellikle ‘en kazançlı’ olanla örtüşür.
Ahlaklı davranış bir anda bir maliyet kalemi olarak görülmeye başlar.
Kulüp yöneticileri, federasyonlar ve hakem kurulları; genellikle dışarıdaki güç dengelerinin dilini konuşur.
Bu nedenle, futbolun adaleti dendiğinde anlaşılan, çoğunlukla ‘bizim çıkarımıza uygun karar’dan öteye geçmez ve bu durum, adalet beklentisini doğmadan tüketir.
Futbolun itibarı yerle bir! 152 aktif bahisçi hakem, futbolun yüz karası
VAR TEKNOLOJİSİ AHLAK ÜRETMEZ
Video yardımcı hakem (VAR) sistemi gibi teknolojik araçlar, oyuna daha fazla adalet getirme amacıyla uygulamaya konuldu.
Ancak teknoloji, tek başına ahlak üretmez; sadece kamera görüntüsünü keskinleştirir.
Sahadaki gri alanlar hâlâ geniştir: “Temas şiddeti yeterli miydi?”, “Niyet kasıtlı mıydı?” gibi soruların yanıtını teknoloji tek başına veremez.
Yorumlama payı asla sıfırlanamaz.
Futbolda adalet, saniye saniye büyütülmüş bir fotoğraftan ibaret değildir; ortak hissin, ortak beklentinin ve toplumsal terbiyenin birleşkesi.
Bu birleşke ise sahaya girmeden önce toplumda inşa edilir.
ÇÖZÜMÜ OYUNDAN BEKLEMEMEK GEREKİR
Onur Özgen, futboldan kapsamlı bir ahlak dersi beklemenin anlamsız olduğu sonucuna varıyor.
Oyunun bize hatırlattığı şey, hayatta adil olanın azlığı.
Bu tespit, bir teslimiyet çağrısı değil, beklentinin doğru ölçekte tutulması çağrısı.
Zira yanlış kurulan beklenti, kalıcı hayal kırıklığına yol açar.
Futbolun adil olmamasının temel nedeni, hayatın da adil olmaması.
Yazar, çözümün futbolun dışından, yani daha adil bir yaşam kurma çabasından geleceğini belirtir.
Dışarıdaki şiddet dilinin kısılması, içerideki gerilimi düşürür; kurumların tutarlılığı hakemlerin elini güçlendirir.
Sahanın içinden yapılabilecekler ise; şike ve şiddet gibi kırmızı çizgilere sert yaptırımlar, şeffaf raporlama ve medya dil standartları gibi ahlak minimalizmi adımlarından ibaret.
Başkan, hesabı ödemeyince futbolcular, lokantada alıkonuldu!
NADİR CENTİLMENLİK ANLARI BİR ARMAĞAN
Futboldan mucize beklemek yerine, oyunu olduğu gibi kabul etmek, hayal kırıklığını azaltır.
Hakem hatası, oyuncu kurnazlığı ve tribün ikiyüzlülüğü paket dahilinde.
Sıfır hata hedefi, oyuna dışarıdan yapıştırılmış ve gerçekle tutmayan bir ahlak etiketi.
Beklenmedik bir centilmenlik anı görüldüğünde, bu bir kuralın mecburi icrası değil, nadiren gelen bir armağan olarak okunmalı.
Bu anları çoğaltmanın yolu ise, sahada değil; okulda, evde ve iş hayatında başlayan toplumsal vicdan gelişiminden geçer.
Futbol, ancak o zaman gerçekliği biraz daha az abartır; ancak asla ideal bir dünyaya dönüşmez.
Adalet, futbolda bir haktan çok, nadiren denk düşen bir tesadüf.
